Soru Sor
Sorunu sor hemen cevaplansın.
" لَتُـفْتَحَنَّ الْقُسْطَنْطِينِيَّةُ فَـلَنِعْمَ الْأَمِيرُ أَمِيرُهَا، وَ لَنِعْمَ الْجَيْشُ ذَلِكَ الْجَيْشُ"
“Letüftehanne’l Kostantıniyyete, ve le ni’mel emrü zâlike’l emr, ve le ni’mel ceyşü zâlike’l ceyş”
“İstanbul mutlaka fethedilecektir. Onu fetheden komutan ne güzel komutan, o ordu ne güzel ordudur.”
-Hz.Muhammed (S.A.V)
İstanbul her anlamda önemli, kritik ve güzel bir şehir olmasına rağmen İslam alemi açısından peygamber efendimizin bu hadisiyle daha önemli hale gelmiş ve Bizans’a başkentlik ettiği sıralarda bir çok padişah, komutan, asker o müjdelenen ve kutlu komutan, asker olmayı arzulamış bir çok defada denenmiştir fakat Fatih Sultan Mehmet dönemine kadar bu kuşatmalar hep hüsranla sonuçlanmıştır. Şimdi beraber Fatih Sultan Mehmet Han'ın nasıl İstanbul’u feth ettiğini neler yaptığını, nelerle karşılaştığını bu yazımızda inceleyelim.
İslam askerleri peygamberin işaret ettiği yüce makama ulaşmak için 7 kez Osmanlı askerleri 4 kez kuşattılar İstanbul’u. Fakat hiçbiri İstanbul’un o mükemmel surlarını aşamadı.
İstanbul o makama erişecek Fatin’i bekliyordu.
1453'te 2.Mehmet'in yönettiği Osmanlı Devletiyle 11.Konstantin'in yönettiği Doğu Roma İmparatorluğu arasında geçen savaştır.
İstanbul'un Osmanlı çoğrafyası’nın tam ortasında gelişimi yavaşlatarak toprak bütünlüğünü engellemesi ve Roma'nın yıkılarak misyon’un devir alınmasının istenmesi savaşın sebebi olmuştur.
1452'deki Karaman seferinden dönen 2.Mehmet Şehri almak için hazırlıklara başladı. Doğu Roma’ya karşı ilk büyük faaliyet Rumeli Hisarının yapılması emri oldu. Kararı duyan İmparator bu faaliyetin kendilerine saygısızlık olduğunu söyledi ve ilişkilerinin zedelenebileceğini belirtti. Lakin Sultan Mehmet ordunun Anadolu Rumeli arasında geçiş yaparken sorunlar yaşadığı için güvenlik amacıyla bu işe giriştiğini ve kendi mülkünde istediğini yapmakta özgür olduğunu bildirdi.
Anadolu Hisarının karşısına yapılan Rumeli Hisarının asıl sebebi ise boğazı kontrol edebilmek ve olası bir İstanbul yardımını engelleyebilmekti. Hatta bazı kaynak ve rivayetlerde Sultan Mehmed’in bile bu hisarın yapımında işleyişin hızlanması ve hisarı yapanların daha verimli çalışmaları bakımından kendisininde taş taşıdığı yapımına yardım ettiği söylenilmektedir.
Bizzat Padişahın ve Paşaların gözetiminde yapılan kalenin bitimine az kala Türk Süvarileri ve Roma köylüleri arasında geçen olaylar iki taraf arasında fiili olarak iplerin atılmasına sebep oldu. Ağustos'ta biten kaleye 400 yeniçeri bırakan Sultan Mehmet Edirne’ye doğru yola çıktı. Başkente vardığında ise yıllardır aklında olan fetih fikrini artık herkes biliyordu. İş şimdi yapılacak bir toplantı ile destek almaktı. 2.Mehmet fetih müjdesinin dini etkisi altında Ulemayı ve Kapı kullarını arkasına almıştı. Genç Hükümdar Bizans’ın hiç olmadığı kadar güçsüz ve çaresiz olduğunu yardım gelmesinin zor olduğunu Bizans’ın çevirdiği oyunlara son verilmesi gerektiğini babasının ve atalarının hayallerini gerçekleştirmek istediğini belirtti.
Çandarlı Halil Paşa ve bazı devlet adamları ise İstanbul’un Fethine şiddetle karşıydılar. Sadrazam fethin tüm batıyı harekete geçireceğini ve bu yüzden kendilerine karşı bir haçlı ittifakı oluşabileceğinden endişelendiğini ve bu işe karşı olduğunu belirtti. Beklenmedik bir şekilde bazı uç beyleride şehrin alınmasıyla devletin merkezileşeceğini ve gaza cihad anlayışının değişeceği gibi fikirlerden dolayı karşı çıkmışlardır. Genç Sultan her şeye rağmen çoğunluğun onayını almayı başardı. Kuşatma hazırlıkları için emir ise çoktan verilmişti.
Sarıuca Beyin başında bulunduğu top ustaları büyük gayretle surları yıkacak silahlar yapıyordu ve ekibin içinde bugüne kadar görülmüş en büyük topu icat edecek Urban ustada bulunuyordu.
Yürüyen kuleler, çeşitli toplar, sayısız tırmanma envanteri, demirden kaplumbağa tipli yaklaşma araçları, alev topu atan mancınıklar, tüfeğin atası olan silahlar tüm hızıyla hazırlanıyordu aynı zamanda kadırgadan yük gemisine, kalyata’dan sala kadar 145 parçalık bir donanmada hazırlanmıştı. Kuşatma silahlarını kullanacak, lağım kazacak, hendek dolduracak, köprü yapacak kalabalık bir istihkam bölüğüde toplanmıştı.
Mali durum ise pek parlak değildi. Tahta geçtiğinde Mehmet dolu bir hazine almamıştı üstüne birde gelişim öncesi komşu devletlerle anlaşmaları yenilemek için maddi tavizler verilmişti. Kuşatma için harcanacak para ise hesaplanamayacak kadar çoktu. Bu durum vergilere ve askerlerin maaşlarına yansıtılmıştı. Mağdurlar ise mutsuzdu. Her şey İstanbul’un alınmasına bağlanmıştı. Şehrin alınamaması kuruluş sürecindeki imparatorluk için sonun başlangıcı olabilirdi. Diğer tarafta ise İmparator Konstantin Kuşatma olacağını anlamış ve Rumeli hisarının yapımından 6 ay önce surları tamir ettirmiş halkı kale içine çekmeye başlamıştı. Avrupa’ya elçiler yollamış ve yardım istemişti. İmparator Katolik ve Ortadoks mezheplerinin birleştirdiği ortamlarda batıdan bir yardım alabileceğini umuyordu.
Bazı Bizanslı komutanlar Konstantiniyede Katolik külahı görmektense Osmanlı sarığı görmeye razıyım diyerek karşı çıkmış olsa da İmparator bu kararında kesindi. Batı devletleri ise gerek kendi içindeki sorunlardan gerek savaşta olmalarından gerek Osmanlıyla ters düşmemek gerekçesiyle yardım talebine çokta yanıt vermiyorlardı. Aslında hiç kimse o devasa surların aşılabileceğine ihtimal vermiyordu. Venedik’den, Cenova’dan, Girit’den, Rodos’tan gemilerle yardım geliyor lakin bu istenen seviyede olmuyordu. Roma tarafından gönderilen Kardinal İsador, Cenovalı Justunyan’ın gelişi gibi olaylar şehirde umutlanmaya yol açıyordu. Artık yardım umutları azalan İmparator elindeki güç ile savunma yapmayı kafaya koymuştu. Şehir kapıları örülmüş, hendekler kazınmış, burçlara toplar ve savunma silahları yerleştirilmiş, Haliç zincirle kapatılmış ve Bizans donanması desteklenmiş ağır silahlandırılmıştır
Nisan 1453'te Surlardan Türk sancaklarının görülmesiyle şehri korku kaplamıştı. Osmanlı ordusu 5000 Yeniçeri 3000'i diğer kapı kulları 10'ar bini Anadolu ve Rumeli sipahilerinden oluşan toplam 50.000 ile 65.000 arası askerden oluşuyordu.
Merkezde 2.Mehmet ve Sadrazam, sağ kanatta İshak paşa komutasındaki Anadolu askerleri Sol kanatta ise Dayı Karaca Paşa komutasında Rumeli sipahileri, Galata sırtlarında ise Zağnos Paşa bulunuyordu.
Roma ordusu ise 5-6 bini Bizanslı 2-3 bini yardıma gelenler 2 binide paralı askerlerden oluşan yaklaşık 10.000 ile 15.000 kişiden oluşan aynı zamanda 20.000 e yakını da at dan oluşan silahlandırılmış güç mevcuttu. Şehzade Orhan ile beraber az sayıda Türk te Marmara da yerini almıştı.
6-12 Nisan arası Osmanlılar siper kazmak, gerekli teknik hazırlıkları yapmak ve orduyu surlara biraz daha yaklaştırmakla uğraştı.
12 Nisanda ise deva '' Şahi '' adındaki toplar ateşe başladı.
Bir rivayete göre dökülen bu devasa topların çizimlerinin Sultan Mehmed'e ait olduğu söylenilmektedir. Çünkü kendisinin matematik ve mühendislik alanlarında ileri seviyede olduğu bilinmektedir.
Toplamda 50-60 top karışık bataryalara bölünmüş karışık olarak şehir surlarına zarar veriyorlardı. Bozulan veya parçalanan toplar tamir ediliyor ya da orada yenileri dökülüyordu.
Karşı taraf ise tarihte bu zamana kadar görülmemiş olan ürkütücü manzara karşısında yıkılan surları tamir ediyor ve ilk sıradaki surlarda savunma hattı oluşturuyordu.
Bir haftalık tahribattan sonra 19 Nisanda ilk genel taaruza geçti.
Merdivenler, ipler ve çeşitli silahlarla duvara saldıran birlikler Bizanslıların ok, top ve rum ateşleriyle geri püskürtüldüler.
Eş zamanlı olarak Osmanlı donanması da Haliç ağzına saldırdı ama savunma karşısında geri çekilmek zorunda kaldı.
İlk saldırı düşmanın gücünü ölçmek için yapılmıştı ve görünen o ki Romanın savunması güçlüydü.
Sultan saldırı ile Edirne kapı ile Topkapı arasındaki duvarların güçünün az olduğunu anladı ve buralara top sevkiyatı yaptı.
Hareketin anlaşılmaması içinde Haliç ağzına ve güney surlara sahte saldırılar planladı.
Kuşatmanın daha etkili olması için Haliç duvarlarınında saldırı altında tutulması gerektiğini bilen Türkler Haliç e gemi indirme fikrini sonraya saklıyordu. Lakin 20 Nisanda gerçekleşen olay her şeyi değiştirecekti.
20 Nisanda yardım için 3ü Cenovalı 4 gemi şehrin açıklarına gelmişti. Osmanlı denizcileri ise bunları görünce taaruza geçti. Fakat yüksek olan gemilere suya yakın Osmanlı donanması zarar veremiyordu. Ardından bir anda rüzgar çıkmasıyla 4 gemi Osmanlı donanmasını yararak Haliçe ilerledi rüzgarı arkasına alan yelkenli gemilere kürekli Osmanlı kadırgaları yetişemedi. Bu mücadeleyi izleyen Romalılar sevinç çığlıkları atarken herkesin önünde gerçekleşen utanç verici yenilgi padişahı sinirlendirdi. Bu olayın üzerine Sultan Mehmet atını boğaza doğru sinirli ve bağırarak sürdüğü iddia edilir.
Bu olayın akşamına Osmanlı cephesinde psikolojik harp başlamıştı. Çandarlı Halil’in başını çektiği muhaliflerin sayısı artmış yenilgiden sonra kuşatmanın kaldırılmasını istiyorlardı. Üzüntüye düşen genç Sultan, Zağanos ve Şahabettin Paşalar, Turhan Bey ve Molla Güran-i gibi isimlerin desteğiyle kuşatmaya devam kararı aldı.
O gece 2.Mehmede Akşemsettin Hocası bir mektup yazdı. Mektupta Sultanın yenilgide payı olduğunu söyleyen Akşemseddin onu acizlikle suçlamış biraz azarlayıp kendine gelmesini istemiştir. Hatta rivayete göre Akşemsettinin Sultan Mehmed’in rüyasına girdiği ve Eyüp Sultanın mezarını bulmasına yardımcı olduğu söylenilmektedir. Sultan rüyadan uyanınca gördüğü yere gidip kazdırtmış ve Eyüp Sultanın mezarını bulduğu bilinir.
Biran önce harekete geçen padişah planını uygulamaya karar verdi.
21 Nisan günü tüm toplara ateş emri verilmişti. Kara surları aralıksız dövülüyor. Yeni icat edilen havan toplarıyla aşırtmalı atışlar ile Galata sırtlarından Haliçteki donanma rahatsız ediliyordu. Bombardıman o kadar şiddetliydi ki düşman kafasını kaldıramıyor halk kıyamet kehanetlerinin başladığına inanıyordu. Asıl amaç ise önceden planlandığı gibi gemileri karadan Haliçe sokmaktı. Daha Rumeli Hisarı yapılırken Osmanlı mühendisleri çalışmalara başlamış gerekli hazırlıkları yapmışlardı. Zağanos paşa kuvvetlerini perdelemesiyle 21 Nisan gecesi Osmanlı ve Bizans arasında sürekli ikili oynayan ve Galata’da ki Cenevizlilere göstermeksizin işe girişildi. Kimilerine göre ormanın içinde yapılan kimilerine göre Beşiktaş dere yatağında yapılan kimilerine göre ise Beşiktaşta ki koydan çekilen gemiler dönemin teknolojisinin üstünde bir beceriyle Eyüp karşısından Haliç e indirildi. Düşman 22 Nisan sabahı 70 parçalık Osmanlı kadırgalarını karşısında görünce dehşete kapılmıştı. Genel seyir açısından gemilerin katkısı çok fazla olmasa da bir dönüm noktası teşkil etmektedir. Bu gemiler daha çok seyyar köprüler yapmakta ve Haliç duvarlarını kuşatmak için gerekli top ve askerleri surlara yaklaştırmak için kullanılmaktaydı.
Bizans’ın moralinin bozulması ve ana surlardan buraya asker gönderilmesi Osmanlının işine yaramıştı. Gelişmeler kuşatmayı daha da çok kuvvetlendirdi. Aralıksız ateş sonrası git gide surlarda gedikler açılmaya başlandı. 9 Mayıs günü güçlü genel taaruz yapıldı. Güçlü bir şekilde tüm gün saldıran Türkler artık açılan gediklerde ve duvar tepelerinde göğüs göğüse çarpışıyorlardı. Saldırıyı şehirdeki kuvvetler güçlükle engelliye bildi.
Yaşanan çatışmalarda iki tarafta büyük kayıplar verdi.12 Mayısta Tekfur sarayı tarafından saldıran Türkler güçlü bir dirençle karşılaşmıştı. Bazı sipahiler şehrin içine kadar girmiş yardım gelmediği için orada yok edilmişlerdi.
Osmanlı saldırıları tehlike arz etmeye başlayınca İmparator bir toplantı düzenledi. Kimileri topluca teslim olmayı teklif ederken kimileri de kuşatmanın dayanacağını söylüyorlardı.
Karar ise ölene kadar savaşmak olmuştu.
16-17 Mayısta ise baştan beri devam eden lağım kazıları Topkapı ve tekfur kapısı tarafında sıklaştı. Kazılan bazı lağımlar karşı taraftan patlatılırken kimileri de duvarları çökertmekte işe yarıyordu. Aynı zamanda devasa kulelerde ileri sürülmeye başlanmıştı. Denizde ise Türk donanması Haliç ağzına sürekli manevra yapıyordu. Tüm bu ateşler, kazılan lağımlar, hendekleri doldurmalar, sur altına ilerlemeler, kule saldırıları, toprak taşımalar son hücum için hazırlıklardı. Umutsuzluk içinde gedikleri kapatan düşman Ayasofya’da ki son ayinde İstanbul’u koruyan son meleğin şehri terk ettiğini düşünüyordu. Osmanlı tarafında ise Sadrazam hala savunmanın güçlü olduğunu ve İtalya’dan bir haçlı donanmasının, Macaristan’dan bir ordunun gelmekte olduğunu öğrendiğinden dolayı kuşatmayı kaldırmayı teklif etti. Fakat padişah kararlıydı ve son saldırı hazırlıklarına girişti.
28 Mayısa kadar bombardıman devam etti. Artık şehir surlarında açılan gedikler kapatılamayacak kadar büyümüş Bizans savunması yorgun düşmüştü.
Son kez elçi yollanıp teslim olun çağrısı yapıldı. Fakat imparator direnmeyi tercih etti.
28 Mayısta Türk güçleri dinlenmek için geri çekildi. Yapılan plana göre sabaha kadar top, ok ve mancınık atışları devam edecek sabahla beraber Edirne kapı ve Top kapıdaki büyük gedik merkez olmak üzere tüm duvarlara saldırılacaktı. Şehir içinde Latinler ve Bizanslılar ara ara tartışsalar da son hücumu karşılamaya kararlıydılar. 3000 e yakın askerle büyük gedik savunulacak diğer taraftaki saldırılarda karşılıksız bırakılmayacaktı.
29 Mayısta plan uyunca tüm Osmanlı askerleri hücuma geçti. Marmara dan donanmaya şehir sarılıp yer yer askerler çıkartıldı.
Ana merkez ise 3 dalga halinde saldırıyordu.
Önden başıbozuklar (deliler) arkadan sipahi ve azaplar 3.sırada ise yeniçeriler ve padişah saldırıyordu.
Top seslerinin arasında askerler surlara çıkmaya başlıyor ve çatışıyordu.
Zaman ilerledikçe ana gedikteki direnç kırıldı ve Türk askerleri içeriye girdi. Bunu takiben diğer bölgelerde de girişler oldu. Bizans uçları tek tek düşmeye başladı. Öğleye doğru Haliç surları da Türklerin eline geçti. İçerideki çatışmalar sonrası Konstantin elinde kılıç ile son Roma İmparatoruna yakışır şekilde ölmüştür. Genç Mehmed ise mehter sesleri ve barut kokuları arasında Muzaffer bir General olarak şehre atının üzerinde girdi ve şehirde yaşayan halka zulüm olmayacağını inançlar konusunda karışılmayacağını tam anlamıyla hoş görü politikasını uygulamış ve aynı zamanda gönülleri de feth etmiştir.
Tarih: 2020-09-15 20:05:33 Kategori: Tarih
Soru Tarat
Kitaptan sorunu tarat hemen cevaplansın.
Sorunu sor hemen cevaplansın.
İstanbul Nasıl Fethedildi Nedir
“Letüftehanne’l Kostantıniyyete, ve le ni’mel emrü zâlike’l emr, ve le ni’mel ceyşü zâlike’l ceyş”
“İstanbul mutlaka fethedilecektir. Onu fetheden komutan ne güzel komutan, o ordu ne güzel ordudur.”
-Hz.Muhammed (S.A.V)
İstanbul her anlamda önemli, kritik ve güzel bir şehir olmasına rağmen İslam alemi açısından peygamber efendimizin bu hadisiyle daha önemli hale gelmiş ve Bizans’a başkentlik ettiği sıralarda bir çok padişah, komutan, asker o müjdelenen ve kutlu komutan, asker olmayı arzulamış bir çok defada denenmiştir fakat Fatih Sultan Mehmet dönemine kadar bu kuşatmalar hep hüsranla sonuçlanmıştır. Şimdi beraber Fatih Sultan Mehmet Han'ın nasıl İstanbul’u feth ettiğini neler yaptığını, nelerle karşılaştığını bu yazımızda inceleyelim.
İslam askerleri peygamberin işaret ettiği yüce makama ulaşmak için 7 kez Osmanlı askerleri 4 kez kuşattılar İstanbul’u. Fakat hiçbiri İstanbul’un o mükemmel surlarını aşamadı.
İstanbul o makama erişecek Fatin’i bekliyordu.
1453'te 2.Mehmet'in yönettiği Osmanlı Devletiyle 11.Konstantin'in yönettiği Doğu Roma İmparatorluğu arasında geçen savaştır.
İstanbul'un Osmanlı çoğrafyası’nın tam ortasında gelişimi yavaşlatarak toprak bütünlüğünü engellemesi ve Roma'nın yıkılarak misyon’un devir alınmasının istenmesi savaşın sebebi olmuştur.
1452'deki Karaman seferinden dönen 2.Mehmet Şehri almak için hazırlıklara başladı. Doğu Roma’ya karşı ilk büyük faaliyet Rumeli Hisarının yapılması emri oldu. Kararı duyan İmparator bu faaliyetin kendilerine saygısızlık olduğunu söyledi ve ilişkilerinin zedelenebileceğini belirtti. Lakin Sultan Mehmet ordunun Anadolu Rumeli arasında geçiş yaparken sorunlar yaşadığı için güvenlik amacıyla bu işe giriştiğini ve kendi mülkünde istediğini yapmakta özgür olduğunu bildirdi.
Anadolu Hisarının karşısına yapılan Rumeli Hisarının asıl sebebi ise boğazı kontrol edebilmek ve olası bir İstanbul yardımını engelleyebilmekti. Hatta bazı kaynak ve rivayetlerde Sultan Mehmed’in bile bu hisarın yapımında işleyişin hızlanması ve hisarı yapanların daha verimli çalışmaları bakımından kendisininde taş taşıdığı yapımına yardım ettiği söylenilmektedir.
Bizzat Padişahın ve Paşaların gözetiminde yapılan kalenin bitimine az kala Türk Süvarileri ve Roma köylüleri arasında geçen olaylar iki taraf arasında fiili olarak iplerin atılmasına sebep oldu. Ağustos'ta biten kaleye 400 yeniçeri bırakan Sultan Mehmet Edirne’ye doğru yola çıktı. Başkente vardığında ise yıllardır aklında olan fetih fikrini artık herkes biliyordu. İş şimdi yapılacak bir toplantı ile destek almaktı. 2.Mehmet fetih müjdesinin dini etkisi altında Ulemayı ve Kapı kullarını arkasına almıştı. Genç Hükümdar Bizans’ın hiç olmadığı kadar güçsüz ve çaresiz olduğunu yardım gelmesinin zor olduğunu Bizans’ın çevirdiği oyunlara son verilmesi gerektiğini babasının ve atalarının hayallerini gerçekleştirmek istediğini belirtti.
Çandarlı Halil Paşa ve bazı devlet adamları ise İstanbul’un Fethine şiddetle karşıydılar. Sadrazam fethin tüm batıyı harekete geçireceğini ve bu yüzden kendilerine karşı bir haçlı ittifakı oluşabileceğinden endişelendiğini ve bu işe karşı olduğunu belirtti. Beklenmedik bir şekilde bazı uç beyleride şehrin alınmasıyla devletin merkezileşeceğini ve gaza cihad anlayışının değişeceği gibi fikirlerden dolayı karşı çıkmışlardır. Genç Sultan her şeye rağmen çoğunluğun onayını almayı başardı. Kuşatma hazırlıkları için emir ise çoktan verilmişti.
Sarıuca Beyin başında bulunduğu top ustaları büyük gayretle surları yıkacak silahlar yapıyordu ve ekibin içinde bugüne kadar görülmüş en büyük topu icat edecek Urban ustada bulunuyordu.
Yürüyen kuleler, çeşitli toplar, sayısız tırmanma envanteri, demirden kaplumbağa tipli yaklaşma araçları, alev topu atan mancınıklar, tüfeğin atası olan silahlar tüm hızıyla hazırlanıyordu aynı zamanda kadırgadan yük gemisine, kalyata’dan sala kadar 145 parçalık bir donanmada hazırlanmıştı. Kuşatma silahlarını kullanacak, lağım kazacak, hendek dolduracak, köprü yapacak kalabalık bir istihkam bölüğüde toplanmıştı.
Mali durum ise pek parlak değildi. Tahta geçtiğinde Mehmet dolu bir hazine almamıştı üstüne birde gelişim öncesi komşu devletlerle anlaşmaları yenilemek için maddi tavizler verilmişti. Kuşatma için harcanacak para ise hesaplanamayacak kadar çoktu. Bu durum vergilere ve askerlerin maaşlarına yansıtılmıştı. Mağdurlar ise mutsuzdu. Her şey İstanbul’un alınmasına bağlanmıştı. Şehrin alınamaması kuruluş sürecindeki imparatorluk için sonun başlangıcı olabilirdi. Diğer tarafta ise İmparator Konstantin Kuşatma olacağını anlamış ve Rumeli hisarının yapımından 6 ay önce surları tamir ettirmiş halkı kale içine çekmeye başlamıştı. Avrupa’ya elçiler yollamış ve yardım istemişti. İmparator Katolik ve Ortadoks mezheplerinin birleştirdiği ortamlarda batıdan bir yardım alabileceğini umuyordu.
Bazı Bizanslı komutanlar Konstantiniyede Katolik külahı görmektense Osmanlı sarığı görmeye razıyım diyerek karşı çıkmış olsa da İmparator bu kararında kesindi. Batı devletleri ise gerek kendi içindeki sorunlardan gerek savaşta olmalarından gerek Osmanlıyla ters düşmemek gerekçesiyle yardım talebine çokta yanıt vermiyorlardı. Aslında hiç kimse o devasa surların aşılabileceğine ihtimal vermiyordu. Venedik’den, Cenova’dan, Girit’den, Rodos’tan gemilerle yardım geliyor lakin bu istenen seviyede olmuyordu. Roma tarafından gönderilen Kardinal İsador, Cenovalı Justunyan’ın gelişi gibi olaylar şehirde umutlanmaya yol açıyordu. Artık yardım umutları azalan İmparator elindeki güç ile savunma yapmayı kafaya koymuştu. Şehir kapıları örülmüş, hendekler kazınmış, burçlara toplar ve savunma silahları yerleştirilmiş, Haliç zincirle kapatılmış ve Bizans donanması desteklenmiş ağır silahlandırılmıştır
Nisan 1453'te Surlardan Türk sancaklarının görülmesiyle şehri korku kaplamıştı. Osmanlı ordusu 5000 Yeniçeri 3000'i diğer kapı kulları 10'ar bini Anadolu ve Rumeli sipahilerinden oluşan toplam 50.000 ile 65.000 arası askerden oluşuyordu.
Merkezde 2.Mehmet ve Sadrazam, sağ kanatta İshak paşa komutasındaki Anadolu askerleri Sol kanatta ise Dayı Karaca Paşa komutasında Rumeli sipahileri, Galata sırtlarında ise Zağnos Paşa bulunuyordu.
Roma ordusu ise 5-6 bini Bizanslı 2-3 bini yardıma gelenler 2 binide paralı askerlerden oluşan yaklaşık 10.000 ile 15.000 kişiden oluşan aynı zamanda 20.000 e yakını da at dan oluşan silahlandırılmış güç mevcuttu. Şehzade Orhan ile beraber az sayıda Türk te Marmara da yerini almıştı.
6-12 Nisan arası Osmanlılar siper kazmak, gerekli teknik hazırlıkları yapmak ve orduyu surlara biraz daha yaklaştırmakla uğraştı.
12 Nisanda ise deva '' Şahi '' adındaki toplar ateşe başladı.
Bir rivayete göre dökülen bu devasa topların çizimlerinin Sultan Mehmed'e ait olduğu söylenilmektedir. Çünkü kendisinin matematik ve mühendislik alanlarında ileri seviyede olduğu bilinmektedir.
Toplamda 50-60 top karışık bataryalara bölünmüş karışık olarak şehir surlarına zarar veriyorlardı. Bozulan veya parçalanan toplar tamir ediliyor ya da orada yenileri dökülüyordu.
Karşı taraf ise tarihte bu zamana kadar görülmemiş olan ürkütücü manzara karşısında yıkılan surları tamir ediyor ve ilk sıradaki surlarda savunma hattı oluşturuyordu.
Bir haftalık tahribattan sonra 19 Nisanda ilk genel taaruza geçti.
Merdivenler, ipler ve çeşitli silahlarla duvara saldıran birlikler Bizanslıların ok, top ve rum ateşleriyle geri püskürtüldüler.
Eş zamanlı olarak Osmanlı donanması da Haliç ağzına saldırdı ama savunma karşısında geri çekilmek zorunda kaldı.
İlk saldırı düşmanın gücünü ölçmek için yapılmıştı ve görünen o ki Romanın savunması güçlüydü.
Sultan saldırı ile Edirne kapı ile Topkapı arasındaki duvarların güçünün az olduğunu anladı ve buralara top sevkiyatı yaptı.
Hareketin anlaşılmaması içinde Haliç ağzına ve güney surlara sahte saldırılar planladı.
Kuşatmanın daha etkili olması için Haliç duvarlarınında saldırı altında tutulması gerektiğini bilen Türkler Haliç e gemi indirme fikrini sonraya saklıyordu. Lakin 20 Nisanda gerçekleşen olay her şeyi değiştirecekti.
20 Nisanda yardım için 3ü Cenovalı 4 gemi şehrin açıklarına gelmişti. Osmanlı denizcileri ise bunları görünce taaruza geçti. Fakat yüksek olan gemilere suya yakın Osmanlı donanması zarar veremiyordu. Ardından bir anda rüzgar çıkmasıyla 4 gemi Osmanlı donanmasını yararak Haliçe ilerledi rüzgarı arkasına alan yelkenli gemilere kürekli Osmanlı kadırgaları yetişemedi. Bu mücadeleyi izleyen Romalılar sevinç çığlıkları atarken herkesin önünde gerçekleşen utanç verici yenilgi padişahı sinirlendirdi. Bu olayın üzerine Sultan Mehmet atını boğaza doğru sinirli ve bağırarak sürdüğü iddia edilir.
Bu olayın akşamına Osmanlı cephesinde psikolojik harp başlamıştı. Çandarlı Halil’in başını çektiği muhaliflerin sayısı artmış yenilgiden sonra kuşatmanın kaldırılmasını istiyorlardı. Üzüntüye düşen genç Sultan, Zağanos ve Şahabettin Paşalar, Turhan Bey ve Molla Güran-i gibi isimlerin desteğiyle kuşatmaya devam kararı aldı.
O gece 2.Mehmede Akşemsettin Hocası bir mektup yazdı. Mektupta Sultanın yenilgide payı olduğunu söyleyen Akşemseddin onu acizlikle suçlamış biraz azarlayıp kendine gelmesini istemiştir. Hatta rivayete göre Akşemsettinin Sultan Mehmed’in rüyasına girdiği ve Eyüp Sultanın mezarını bulmasına yardımcı olduğu söylenilmektedir. Sultan rüyadan uyanınca gördüğü yere gidip kazdırtmış ve Eyüp Sultanın mezarını bulduğu bilinir.
Biran önce harekete geçen padişah planını uygulamaya karar verdi.
21 Nisan günü tüm toplara ateş emri verilmişti. Kara surları aralıksız dövülüyor. Yeni icat edilen havan toplarıyla aşırtmalı atışlar ile Galata sırtlarından Haliçteki donanma rahatsız ediliyordu. Bombardıman o kadar şiddetliydi ki düşman kafasını kaldıramıyor halk kıyamet kehanetlerinin başladığına inanıyordu. Asıl amaç ise önceden planlandığı gibi gemileri karadan Haliçe sokmaktı. Daha Rumeli Hisarı yapılırken Osmanlı mühendisleri çalışmalara başlamış gerekli hazırlıkları yapmışlardı. Zağanos paşa kuvvetlerini perdelemesiyle 21 Nisan gecesi Osmanlı ve Bizans arasında sürekli ikili oynayan ve Galata’da ki Cenevizlilere göstermeksizin işe girişildi. Kimilerine göre ormanın içinde yapılan kimilerine göre Beşiktaş dere yatağında yapılan kimilerine göre ise Beşiktaşta ki koydan çekilen gemiler dönemin teknolojisinin üstünde bir beceriyle Eyüp karşısından Haliç e indirildi. Düşman 22 Nisan sabahı 70 parçalık Osmanlı kadırgalarını karşısında görünce dehşete kapılmıştı. Genel seyir açısından gemilerin katkısı çok fazla olmasa da bir dönüm noktası teşkil etmektedir. Bu gemiler daha çok seyyar köprüler yapmakta ve Haliç duvarlarını kuşatmak için gerekli top ve askerleri surlara yaklaştırmak için kullanılmaktaydı.
Bizans’ın moralinin bozulması ve ana surlardan buraya asker gönderilmesi Osmanlının işine yaramıştı. Gelişmeler kuşatmayı daha da çok kuvvetlendirdi. Aralıksız ateş sonrası git gide surlarda gedikler açılmaya başlandı. 9 Mayıs günü güçlü genel taaruz yapıldı. Güçlü bir şekilde tüm gün saldıran Türkler artık açılan gediklerde ve duvar tepelerinde göğüs göğüse çarpışıyorlardı. Saldırıyı şehirdeki kuvvetler güçlükle engelliye bildi.
Yaşanan çatışmalarda iki tarafta büyük kayıplar verdi.12 Mayısta Tekfur sarayı tarafından saldıran Türkler güçlü bir dirençle karşılaşmıştı. Bazı sipahiler şehrin içine kadar girmiş yardım gelmediği için orada yok edilmişlerdi.
Osmanlı saldırıları tehlike arz etmeye başlayınca İmparator bir toplantı düzenledi. Kimileri topluca teslim olmayı teklif ederken kimileri de kuşatmanın dayanacağını söylüyorlardı.
Karar ise ölene kadar savaşmak olmuştu.
16-17 Mayısta ise baştan beri devam eden lağım kazıları Topkapı ve tekfur kapısı tarafında sıklaştı. Kazılan bazı lağımlar karşı taraftan patlatılırken kimileri de duvarları çökertmekte işe yarıyordu. Aynı zamanda devasa kulelerde ileri sürülmeye başlanmıştı. Denizde ise Türk donanması Haliç ağzına sürekli manevra yapıyordu. Tüm bu ateşler, kazılan lağımlar, hendekleri doldurmalar, sur altına ilerlemeler, kule saldırıları, toprak taşımalar son hücum için hazırlıklardı. Umutsuzluk içinde gedikleri kapatan düşman Ayasofya’da ki son ayinde İstanbul’u koruyan son meleğin şehri terk ettiğini düşünüyordu. Osmanlı tarafında ise Sadrazam hala savunmanın güçlü olduğunu ve İtalya’dan bir haçlı donanmasının, Macaristan’dan bir ordunun gelmekte olduğunu öğrendiğinden dolayı kuşatmayı kaldırmayı teklif etti. Fakat padişah kararlıydı ve son saldırı hazırlıklarına girişti.
28 Mayısa kadar bombardıman devam etti. Artık şehir surlarında açılan gedikler kapatılamayacak kadar büyümüş Bizans savunması yorgun düşmüştü.
Son kez elçi yollanıp teslim olun çağrısı yapıldı. Fakat imparator direnmeyi tercih etti.
28 Mayısta Türk güçleri dinlenmek için geri çekildi. Yapılan plana göre sabaha kadar top, ok ve mancınık atışları devam edecek sabahla beraber Edirne kapı ve Top kapıdaki büyük gedik merkez olmak üzere tüm duvarlara saldırılacaktı. Şehir içinde Latinler ve Bizanslılar ara ara tartışsalar da son hücumu karşılamaya kararlıydılar. 3000 e yakın askerle büyük gedik savunulacak diğer taraftaki saldırılarda karşılıksız bırakılmayacaktı.
29 Mayısta plan uyunca tüm Osmanlı askerleri hücuma geçti. Marmara dan donanmaya şehir sarılıp yer yer askerler çıkartıldı.
Ana merkez ise 3 dalga halinde saldırıyordu.
Önden başıbozuklar (deliler) arkadan sipahi ve azaplar 3.sırada ise yeniçeriler ve padişah saldırıyordu.
Top seslerinin arasında askerler surlara çıkmaya başlıyor ve çatışıyordu.
Zaman ilerledikçe ana gedikteki direnç kırıldı ve Türk askerleri içeriye girdi. Bunu takiben diğer bölgelerde de girişler oldu. Bizans uçları tek tek düşmeye başladı. Öğleye doğru Haliç surları da Türklerin eline geçti. İçerideki çatışmalar sonrası Konstantin elinde kılıç ile son Roma İmparatoruna yakışır şekilde ölmüştür. Genç Mehmed ise mehter sesleri ve barut kokuları arasında Muzaffer bir General olarak şehre atının üzerinde girdi ve şehirde yaşayan halka zulüm olmayacağını inançlar konusunda karışılmayacağını tam anlamıyla hoş görü politikasını uygulamış ve aynı zamanda gönülleri de feth etmiştir.
Tarih: 2020-09-15 20:05:33 Kategori: Tarih
Kitaptan sorunu tarat hemen cevaplansın.
Yorum Yapx